- Anasayfa
- Hakkımda
- Tüm Hizmetler
- Sorular
- Videolar
- Danışan Yorumları
- Blog
- İletişim
Empowering Women's Health
Spina Bifida, omurganın gelişimsel bir bozukluğudur ve doğuştan gelen bir hastalıktır. Bu durum, omurganın kapanmaması ve sinirlerin tam olarak gelişmemesi sonucu oluşur. Spina bifida, genellikle hamilelik sırasında, özellikle ilk üç aylık dönemde, omurga ve omurilik gelişimi sırasında meydana gelir. Sinir sistemi üzerindeki etkiler, hastalığın şiddetine göre değişir ve bazen vücutta kalıcı nörolojik hasara yol açabilir. Bu durum, doğuştan gelen bir bozukluk olsa da, tedavi ve yönetim stratejileriyle bireylerin yaşam kalitesi artırılabilir.
Spina Bifida’nın üç ana türü vardır:
Spina Bifida Occulta:
Spina bifida occulta, en hafif formudur ve çoğu zaman belirtileri yoktur. Bu türde, omurganın kemiklerinden biri veya birkaçında küçük bir açıklık vardır, ancak omurilik veya sinirler dışarıya çıkmaz. Genellikle doğumdan sonra fark edilmez, ancak bazı bireylerde sırt bölgesinde küçük bir et beni, kıl veya doğumsal lekeler olabilir.
Meningosel:
Meningosel, omurilik zarlarının (meninkslerin) omurgadan dışarıya çıkması durumudur. Bu durumda, omurilik ve sinirler normal bir şekilde gelişir, ancak zarlar sıvı ile dolarak dışarıya sarkar. Meningosel, genellikle daha az nörolojik sorunla ilişkilidir, ancak yine de cerrahi müdahale gerekebilir.
Myelomeningosel:
Myelomeningosel, en yaygın ve en ciddi spina bifida türüdür. Bu durumda, hem omurilik hem de meninksler omurgadan dışarıya çıkar. Sinirler, dışarıda maruz kaldığı ortam nedeniyle zarar görebilir ve bu durum kalıcı nörolojik hasara yol açabilir. Spina bifida myelomeningosel türü, bacak felci, idrar kontrol sorunları ve zeka geriliği gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
Spina bifida’nın kesin nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik ve çevresel faktörlerin bir kombinasyonu sonucu geliştiği düşünülmektedir. Bununla birlikte, spina bifida gelişme riskini artırabilecek bazı faktörler şunlardır:
Spina bifida’nın belirtileri, hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişir. Myelomeningosel gibi daha şiddetli formlarda, aşağıdaki belirtiler daha yaygın görülür:
Spina bifida’nın tedavisi, hastalığın türüne, şiddetine ve semptomlara bağlı olarak değişir. Genellikle, tedavi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. İşte yaygın tedavi yöntemleri:
Cerrahi Müdahale:
Spina bifida’nın tedavisinde genellikle cerrahi müdahaleler gerekir. Özellikle myelomeningosel türünde, doğumdan kısa bir süre sonra cerrahi operasyon yapılabilir. Ameliyatla, omurilik ve meninkslerin dışarıdan kapanması sağlanır. Bu cerrahi müdahale, sinirlerin korunmasına ve daha fazla hasarın önlenmesine yardımcı olabilir.
Fizyoterapi:
Spina bifida, kas zayıflığı ve felç gibi motor sorunlara yol açabileceği için fizyoterapi tedavisi çok önemlidir. Fizyoterapistler, kasları güçlendirmek, hareket kabiliyetini artırmak ve dengeyi geliştirmek için kişiye özel egzersizler planlar. Erken yaşlarda başlanan fiziksel terapi, çocuğun gelişiminde önemli bir fark yaratabilir.
Hidrosefali Tedavisi:
Birçok spina bifida vakasında, hidrocefalus (beyinde sıvı birikmesi) görülür. Bu durumda, sıvının beyinden düzgün şekilde akmasını sağlamak amacıyla bir şant (şant sistemi) yerleştirilebilir. Şant, sıvının birikmesini engelleyerek, kafa içinde aşırı basınç oluşumunu önler.
İdrar ve Bağırsak Kontrolü:
Spina bifida, idrar ve bağırsak problemleriyle birlikte gelir. Bu nedenle, idrar ve bağırsak alışkanlıklarının düzenlenmesi için bazı tedavi yöntemleri ve ilaçlar kullanılabilir. Ayrıca, bazı bireyler için idrar ve bağırsak kontrolü sağlamak amacıyla cerrahi müdahale de gerekebilir.
Psiko-sosyal Destek:
Spina bifida, hastaların yaşam kalitesini etkileyebilir. Fiziksel zorlukların yanı sıra, psikolojik destek de çok önemlidir. Aileler, çocuklarıyla birlikte, tedavi sürecinde danışmanlık ve psikolojik destek alabilirler.
Spina bifida ile yaşamak, erken tanı ve müdahale ile daha yönetilebilir bir hale getirilebilir. Fizyoterapi, cerrahi tedavi, eğitimsel destek ve yaşam tarzı değişiklikleriyle, spina bifida olan bireyler, mümkün olduğunca bağımsız bir yaşam sürebilirler. Ayrıca, ailelerin ve sağlık profesyonellerinin desteği, bu bireylerin fiziksel ve psikolojik iyilik hallerini önemli ölçüde iyileştirebilir.